YADA olarak sivil toplum kuruluşlarının; yurttaşların kanaatlerini, hükümetlerin, siyasetin, kamu yönetiminin ve özel sektörün kararlarını etkileyen kuruluşlar olmasına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Müzakere edilebilir bir sivil toplum anlayışının gerekliliğine inanıyor ve toplumsal grupların diğerleri ve/veya karşıtları ile iletişim kurabileceği, müzakere edebileceği, iş birliği yapabileceği bir kamusal hayatın inşası için düşünüyor, tasarlıyor ve üretiyoruz. Bunun için sivil toplum dünyasını bir araştırma ve uygulama alanı olarak ele alıyor, sivil toplum ve STK’lar üzerine araştırmalar yaparak bilgi üretiyor, ürettiğimiz bilgiyi STK’lar için kullanışlı hale getiriyoruz. Bir yandan toplumsal tecrübenin bilgisini üretirken diğer yandan sivil toplumu, yurttaşlar ve karar vericiler için daha görünür ve etkili kılacak araçlar, modeller tasarlıyor, yeni diyalog, müzakere ve iş birliği modellerini hayata geçirebilmek için çalışıyoruz.
Sivil toplum kuruluşlarının gerek kendi aralarında gerekse diğer paydaşlarla ilişkilerinin önündeki en güçlü engellerden birini kutuplaşma oluşturuyor. Türkiye’deki siyasal kutuplaşma, sivil toplum alanında kendini yeniden üretiyor. Bu da ilişkileri müzakere ekseninden düşmanlık eksenine taşıyor. Kutuplaşma ekseninin dışında kalan ortak meselelerde dahi, sivil toplum kuruluşları pozisyonlarının referansını kutuplaşmaya göre oluşturma eğilimi gösteriyor. Bu durum aynı mesele etrafında örgütlenmiş STK’ların bir araya gelmesinin önündeki temel engeli teşkil ediyor. Kutuplaşma düşmanlığı güçlendiriyor, düşmanlık müzakereyi imkansız kılıyor.
Oysa Türkiye sivil toplum dünyasının iletişim performansının, kutuplaşmadan müzakereye doğru evirilmesi, diyaloğun mümkün ve sürdürülebilir olmasını sağlayacak temel dinamiği oluşturuyor. Diyaloğu ise birinin diğerine öğrettiği tek yönlü bir iletişim değil, herkesin birbirinin birikim ve tecrübesini talep ettiği, dinlediği, anlamak için çaba sarf ettiği etkileşim esaslı bir yaklaşım işlevsel kılıyor.
Buradan hareketle, müzakere edilebilir bir sivil toplum anlayışının gerekliliğine inanıyor ve güç birliğinin değil iş birliğinin hakim olduğu, daha etkili bir sivil toplum zemininin inşası için düşünüyor, tasarlıyor, üretiyoruz. Türkiye sivil toplumunun kendine benzemeyenle iş birliği yapabilmesinin olanaklarını ortaya çıkarabilmek, yeni diyalog, müzakere ve iş birliği modellerini hayata geçirebilmek için çalışıyoruz.
Diyalog, müzakere ve iş birliği gibi kavramların reddedildiği, küçümsendiği veya sakınıldığı bir atmosferde toplumsal grupların diğerleri ve/veya karşıtları ile iletişim kurabileceği, müzakere edebileceği, iş birliği yapabileceği bir kamusal hayattan söz etmenin güç olduğunu teslim ediyoruz. Öte yandan yurttaşların kanaatlerini, kamu yönetimi, siyaset ve özel sektörün kararlarını etkileyebilen bir sivil toplum dünyasının da ancak demokratik ve müzakereci işbirlikleri geliştirmekle mümkün olduğunu biliyoruz. Bu yaklaşımla müzakere kültürünü güçlendirmek adına düşünüyor, araştırıyor, yazıyor, çiziyor, üretiyoruz.